
Halkın menfaati ile partinin menfaati çeliştiği zaman Marksist-Leninistler, halkın menfaatinden yana çıkarlar.Bu hizipçilik değildir.Partinin mefaati adına, halkın menfaatlerinin karşısında yer almak, işte budur hizipçilik.
.........................
Devrimin önderleri, daha anti-emperyalist savaş yıllarında iken İtilâf emperyalizmi ile el altından işbirliğine girişmişlerdir; emperyalistler Kemalistlere karşı hayırhah bir tutum takınmış, bir kemalist iktidara rıza göstermeye başlamıştır.
İbrahim Kaypakkaya
“Savunma Taslağı” incelendiğinde, Kaypakkaya’nın aslında bununla derli toplu bir parti-devrim programını hedeflediği, her bir başlığın ciddi bir iktisat, tarih, sosyoloji çalışması gerektirdiği rahatlıkla anlaşılır.
Yaralıyken ve ağır bir polis-mit sorgusundan henüz çıkmışken, üstelik tecrit koşullarındayken böylesine kapsamlı bir taslak hazırlaması, ama ardıllarınca bu taslağın nerdeyse hiç anılmaması, üzerine çalışılmaması, tartışılıp sonuçlandırılmaması gerçekten son derece ilginç ve şaşırtıcıdır.*
Zafer YILMAZ
Kaypakkaya üzerinde böyle baskı kurmalarının çeşitli nedenleri vardır. En başta onun düşünce silsilesidir, savunduklarıdır. Kurtuluş Savaşı başta olmak üzere, Cumhuriyet tarihine, Kürt ve Ermeni sorununa yaklaşımı, sosyalizm sorununa yaklaşımı, dünyaya yaklaşımı, bir bütün olarak insanlığın geleceğine yaklaşımı sorunudur. Kaypakkaya döneminde Kurtuluş Savaşı tahlili yapan insanlar, savaşa önderlik eden sınıfların büyük Türk burjuvazisi ve toprak ağaları olduğunu söylemiyorlardı. Kaypakkaya bunu söyledi.
Muzaffer Oruçoğlu
" Çalışkandı. Böyle olduğu için de sürekli üretkendi. Tabii üretkenliği sayesinde de kendisini sürekli yenileyebiliyordu (…) Birliktelik sürecimizde onu önderim olarak algılardım. Çünkü buna fazlasıyla layıktı. Bununla birlikte onu her zaman devrimci bir arkadaş olarak gördüm. Onun önderlik gücü, manevi dünyam üzerinde hiçbir zaman köleleştirici bir ağırlık oluşturmadı. Aynı dünya görüşünü paylaşan özgür iki insanın sevgi, saygı ve eşitliğe dayalı bir beraberlikti bizimkisi. Toplumsal sorunlara karşı yoğun bir ilgisi, bu sorunların derinliklerine inip onları irdeleme ve kavrama doğrultusunda sisteme oturmuş bir mantık silsilesi vardı. (…) İbrahim iyi bir hatipti. Teklemeden konuşurdu. Konuşma dili mükemmel bir edebi formla sarmalanırdı. "
Ali Taşyapan

